16 Şubat 2012 Perşembe

HİÇ TANIMADIĞINIZ BİRİSİNE ÇİÇEK VERMEK

Hiç tanımadığınız birisine çiçek vermek.
Hem de sevgililer gününde…

Çoğunuz “ne gerek var tanıdıklarım varken,” dediniz diye düşünüyorum.
Sanki tanıdıklarınıza her özel günde çiçek veriyormuşsunuz gibi…

Muhtemelen çoğunuz; tanıdığınıza özel günler dışında çiçek almıyor, hatta almayı aklınıza bile getirmiyorsunuzdur.
“Çoğunuz,” dedim. O yüzden hemen ben diye başlamayın.

Özel günlerde ise belki hediye, belki de çiçekle; bu açığı kapattığınızı sanıyor ve sevgiyi hatırlamayı bir sonraki özel güne erteliyorsunuzdur.
Bunu da bazılarınız yapıyordur, çoğunuz değil.

Herkesin birilerine çiçek aldığı özel günlerde sevdiğinizi özel hissettiğinizi göstermek ya da ona özel duygular hissettirdiğinizi düşünmek ne kadar doğrudur pek sorgulanmaz.
Çünkü böyle bir sorgulama kimsenin işine gelmez.

Sonu mağlubiyetle bitebilecek bir sorgulamadır çünkü…

Peki ya hiç tanımadığı birisine çiçek vermek nasıl bir duygu yaratır insanda?
Bunu bilenlerin sayısı ne kadardır sizce…
Ya da hiç tanımadığı birisinden çiçek almanın yarattığı duygu silsilesini yaşayanların sayısı ne kadardır?

Ama art niyetsiz.
Ama içten pazarlıksız.
Ama kendinize ya da birilerine hava atmak için değil, içten, kimsenin gözüne, reklâmına ihtiyaç hissetmeden.
Öyle içten, öyle samimi…

Hiç tanımadığınız birisine çiçek verip, sonra arkanızı dönüp gitmek.
Belki çiçeğe eklenecek nazar boncuğu gibi bir cümle ile belki sessizliğe sığmayan duygular yaratırcasına; sadece gözlerde kalan sözlerle…Öylesine saf, öylesine art niyetsiz duygularla…
Tanınmamış bir yüreğe; tanınmamış duyguları tanıtırcasına…
Öylesine bir günde veya sevgililer gününde…

Belki sevgilisi olmayan birisine, belki sevgilisinden bile çiçek alamayana, belki de yılların eskittiği yaşlı bedenine söz geçiremeyeceğini çoktan kabullenmiş birisine…

Ama öylesine saf, öylesine art niyetsiz, öylesine içten…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder