13 Temmuz 2012 Cuma

GARİP BİR MİLLETİZ

Biz garipliklerin birbirleriyle yarıştığı; garip bir ülkeyiz.

Elin karısına kızına etmediğini bırakmak istemeyenlerin kendi karısına, kızına yan bakana Allah Allah diyerek çullanmayı marifet sayanların çok olduğu bir ülkeyiz.

Kapısında nöbet tuttuğumuz, bir gülüşüne hikâyeler yazdığımız, sabahlara kadar vermiyorlar diye ağladığımız kızı aldıktan sonra ona hayatı; sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin mantığı ile zehredenlerin egemen olduğu bir ülkeyiz.

İşimize gelince işimize geleni baş tacı yapar, olmadıkları olmuş gibi yapar; ne olursa olsun bir şekilde kafamızı göre takılırız.
İşimize gelmez ise yedi düvel beğense, doğru diye yeri göğü inletse; bizim için fark etmez. Çünkü o; tuuu kakadır.

Adres sorana; sorduğu adresi bilmesek bile tarif etmek zorundaymışız gibi bir yardımseverlik çığırı açarken, sokaktaki kedilere, köpeklere bırakın yardımı kötülük olarak yapmadığımızı bırakmayız.

“Türk gibi” sözünü doğrudan üstümüze alır, bedavadan adlandırılmamış gücün sahibi olmayı pek severiz.
Bedava çünkü…

Yalakalık genimizde vardır mesela.
O yüzden “otur” denildiğinde oturur, “kalk” denildiğinde de kalkarız.
Yani anlayacağınız güdülürüz de güdüldüğümüzü bilmeyiz.
O yüzden de güdülenleri hiç sevmeyiz.
“Garibiz” diye boşuna demedim yani…

Mesela en seksi erkek; Türk erkeğidir.

Öyle böyle değil, Türk olmak; erkek olmak için yeter de artar bile…
Sanırız ki tüm yabancı kadınlar bize hayrandır.
O yüzden de bir bakışımızla kadınları yakıp, kül edeceğimizi sanırız.
Yanmıyorsa; o kadın da kesin terslik vardır ve en iyi ihtimal; lezbiyendir mesela…

Sanki köylerde eşek kovalayan, mahalle aralarında köpek sıkıştırmaya kadar gözü dönen, cinsel tatminsizlikte neredeyse lider olan biz değiliz.
Garibiz işte garip…

O yüzden su bidonlarına tecavüz edeni de bizdedir, evde bulduğu yüzüğe geçireni de…
Yüzük bu; yüzük şaka değil.

Üstüne bize yakışanı yapar ve “O kadarcıkmış” demeyiz de cinsel kazaymış deriz.
Garibiz biz garip.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

ÖZELDİR DOSTLUĞUNUZ

Bazı dostluklar vardır.
Bu dostluklar; uzun zamandır görmediğiniz ve duymadığınız halde geçmişe dayanan bir zamanların görüşmüşlüğünün verdiği anıların sadakatine sığınmıştır.
Sağlamdır yani…

Ama sağlamlığı yıllara değil yüreklerin derinliğine, saflığına ve hoşgörüsüne dayanır.
Denk düşmüşsünüzdür yani.
Özeldir yani…

Belki de o yüzden dostluğunuz; kimse bilmese de zamanın çoğunu geçirdiğiniz birçok insandan daha yakın ve yakınınızdaki yalancı dostluklarınızdan çok daha güçlüdür.
Çünkü onda da sizdekine benzer bir yürek vardır.
Denk düşmüşsünüzdür yani.
Özeldir yani…

Onunla daha içtendir kelimelerin ardına saklanan samimiyetler.
Kim bilir belki de yılları birkaç kelimeye sığdırmanın verdiği derinliktir; sizi böylesi dost tutan.

Görüşemeseniz de böyle dostlarınızı bilirsiniz.
Çünkü yıllar öncesinde en saf ve doğru şekilde içinizin ısındığıdır.

O yüzden en derin dondurucuya soksanız geçmişte kalan o dostluğunuzu, üstüne o görünmez dondurucuda onlarca yılı tüketseniz bile yine fark etmez.
Üstelik hayatın binlerce oyunundan geçmişliğin verdiği yorgunluğunuza rağmen, hiç fark etmez.
Çünkü sağlam dostunuzdur o…
Özeldir yani…

Özel olduğunuz içinde bir “merhaba” yüreklerinizi anında ısıtır.
Çünkü sizler; dostluğun görüşmek değil, hissetmek olduğunu bilirsiniz.
Çünkü içiniz bir kez ısınınca öyle yanardöner dostluklar gibi kovmazsınız içinize yerleştirdiklerinizi…
Kovmamışsınızdır da…
Denk düşmüşsünüzdür yani.
O yüzden de ikinizde ikinize özelsinizdir yani…

O yüzden geçip giden yıllar dostluğunuzu soğutmamış ve sizi yıllara inat dost tutmuştur. Yalancı dostluklarınıza inat…
Yalancı hatta sahtekâr yılışıklara inat…

Ve yıllar sonrada bir sıcak merhabanız; yine aynı sıcaklıkla karşılık görecektir.
Bunu da iyi bilirsiniz.
Denk düşmüşsünüzdür çünkü…
Özelsinizdir yani.


9 Temmuz 2012 Pazartesi

DOST OLMAK

Bazılarımıza göre herkesten iyi arkadaş, herkesten iyi dost olmayı en iyi onlar becerir.
Çünkü onlar en iyi ve en mükemmel olarak kendilerini sanırlar.
Sanmaktan öte buna inanırlar.
İnandıkları içinde kendi kendilerini içten içe överler.
Çünkü öyle ya da böyle; buna inanan birisini veya birilerini mutlaka karşılarında bulmuşlardır, bulacaklardır da…
Oysa aksaktır yaşadıkları dostluk duygusu.

Keyifli zamanları bolca yaşayan, yaşayarak yılları deviren dostluklardır çoğu.
O yüzdendir keyifle “kırk yıldır dostuz” demeleri.
Çünkü onlara göre hep keyifle geçmiştir.

Çevirseler yıllara akıl yüzlerini; öyle kötü günleri falan pek yoktur. Varsa da keyiflerinin yanında deve de kulak misali, neredeyse yok denecek kadar azdır.
O yüzden dostlukları; sınavlardan geçmeden yıllarını devirmiştir.
Yani aslında cidden aksaktır.

Elbet dostlukların hepsi böyle aksak değildir.
Elbet nefeslerin kıymetini bilenlerin dostlukları böyle değildir.
Kötü günleri yaşamayı beklemeden dostlarını kötülüklerden koruyacak yürekler elbette vardır.
Yani kendi lehine değil, dost olduklarının lehine düşünenlerdir onlar.
İşte onların dostluklarıdır; gerçek dostluklar.
Ama inanın öyle çok falan hiç değildir böyle dostluklar.
Sanılanın aksine…

O yüzden dostluklarınızı değerlendirirken daha sağlam değerlendirin.
Kötü gön dostu olmak marifet değil, marifet; dost bildiğinizi; kötü günlerden koruyan bir dostluğunuz var mı onu sorgulayabilmektir.
Ama utanmadan, sıkılmadan olabildiğince objektif olarak sorgulayabilmektir.
Yoksa aksak olur.
Olmaz yani…

Aksi durumda yaşlılığınız; bir ömür dost bildiklerinizden çok uzakta, çoğu maddi değerlere dayalı, balon arkadaşlarınıza bile muhtaçlığınıza mahkûmdur.
Yani yaşlılığınız bile aksaktır.