20 Mayıs 2010 Perşembe

GÜNÜN YORGUNLUKLARINDAN KAÇIŞ

Evden işe işten eve gitmeler sizi yormuş, sizi nefes alamaz hale getirmiştir.
Hep bir koşturmayla bir şeyleri yetiştirmeler sanki sizi sürekli olarak iteklemekte ve sizi hayallerinizden uzaklaştırmaktadır.


O yüzden geceler sizin için çok özeldir.
O yüzden geceler boyu; yaşanması geciken hayallerinize
geri dönmek istemezliğinizle yolculuklar yaparsınız.
O yüzden de yeni heyecanlar, yeni ümitler;
tadını bilmediğiniz huzurlu uykularınıza, hiç hatırlamadığınız rüyalarınıza saklanmıştır.


Sizi hayallerinizde aradığınız mutluluğa mahkûm eden koşturmalarınız;
sizi yoruyor ve sizi belki de canınızı acıtacak mecburiyetlere mahkum ediyordur.


Yüreğinizde besleyerek büyüttüğünüz gizli isyanlarınız;
cesaretinize inat içinizde bir yerlere saklanırken,
siz isteseniz de kimseye bir türlü söyleyemediğiniz sessiz kaybolmalarınızı,
o yorucu koşturmaların aralarına serpiştiriyorsunuzdur.


Gülen yüzünüzdeki çizgilerinizde sakladığınız heyecanınızı
önünde sonunda gerçekten fark edecek, sizin için özel birisini beklersiniz.
Siz ne aradığınızı bilmezliğinizde;
hızla hayatınızı bilinmeyene sürükleyen zamandan kaçarcasına,
hatırlayamadığınız rüyalarınızı delicesine kovalarken

onun sizi her şeyden vazgeçirip durdurmasını beklersiniz.


Durdurup elinizi, yüreğinizi
belki de başkasına ait olan bedeninizi çalmasına göz yummak istersiniz.


Sizle birlikte tüm değerlerinizi çalarken,asıl onu buna teşvik etmenin muhteşemliğine kendinizi kaptırmayı hayal edersiniz.


Siz hayallerinize bağımlılığınızda
onunla birlikte içinizi ferahlatan derin nefesinizi almak isterken.
Yaşamın size; kimsenin bilmediği, kimseye de anlatamadığınız
eziyetlerine isyanlarınızı söyletmesini istersiniz.
Bir umutla...


18 Mayıs 2010 Salı

BOĞULDUĞUNUZU HİSSEDERSİNİZ



Boğulduğunuzu hissedersiniz
bir zamanlar sizin için hayatın anlamı olanın esip gürlemeleri sırasında…


Hiç hak etmediğinizi neredeyse hak etmişsiniz gibi size ballandırarak anlattığında;
çene kemiklerinizin sızladığını hissedersiniz.
Binlerce cevabınız olmasına rağmen susmayı tercih ettiğiniz kabullenmeleriniz sırasında…


Son noktadır aslında hissettikleriniz.
İsyanınızı, öfkenizi bahane ederek yüreğinizi sıkar gibi sizi sarmalaması…
Neye kızacağınızı, niye başkaldıracağınızı şaşırırsınız.
Hangi birinden başlayacağınızı bilemediğiniz, saçmalıkların başınıza kakılmalarında…


Siz tüm hoşgörünüzle attığınız adımları tekrarlarken,
sizsizliği tüm ruhsuzluğu ile yüzünüze çarpan artık yanınızda değildir.
Siz tüm eğilmelerinizi, tüm hoş görmelerinizi unutmaya razıyken,
o vurdumduymaz edaları ile sizi zaten unutmuştur.


Hissedersiniz, bittiğini hissedersiniz.
Giden yüreklerin geri gelmeyeceğini bildiğiniz halde
yaşamınızın bir bölümünü ele geçireni silemezsiniz.
Yapamazsınız yalnız gecelere geri dönmeyi göze almayı.
Yapamazsınız tüm boğulmalarınıza,
tüm benliğinizi kötü hissetmelerinize rağmen, çıkıp gitmeyi…


Çünkü siz, zayıf olduğunuzu bilirsiniz.
Çünkü siz, onsuz bir hiç olduğunuza inanmışsınızdır.
Onun sizi zaten bir hiç olarak gördüğünü bilmezliğinizde…


Çünkü siz, hak etmediğinizi bilmenize rağmen bildiklerinize sarılmayı beceremezsiniz.
Çünkü siz, sizi ele geçirende kalmış ama nerede kaldığınız unutmuşsunuzdur.


O yüzden de boğulduğunuzu hissedersiniz.
Kimseye söyleyemediğiniz yalnızlığınıza mahkûmiyetinizi kabullenmelerinizde…