23 Ocak 2010 Cumartesi

ÖYLE HİSSEDERSİNİZ



Şehrin kalabalığında; sessizliğinizi şehrin gürültüsünde kaybettiğiniz bir anda
onlarca güzel, onlarca çirkin ifadelerin içinde gözünüzün takıldığıdır.
Yıllar öncesinin tanıdık bir yüzü...


Gördüğünüze sevinmeniz gerekirken; gördükleriniz yüzünden üzüldüğünüzdür.


Anılarınızın güzel yüzü yok olmuş,
yerine yılların yorgunluğunun izleri gelmiş olandır gördüğünüz.
Her görenin bir daha dönüp baktığı güzelliğin;
artık bakılmaz, anılmaz, sevilmez hale dönüşmesidir gördüğünüz.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz.



Sizi görsün istemezsiniz,
tekrar sessizliğinize dönüp gördüklerinizden uzaklaşmak istersiniz.
Çünkü gördüğünüz anılara ihanet etmiştir.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz
.


Gördüğünüz zamana erken yenilmiş,
yenildiğini kabul ettiğini de belli ki ilan etmiştir.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz.



Aşkla bakan gözlerdeki ışık belli ki aradığı aşkı bulamamış,
yalnızlığa mahkûm olmuş bir şekilde sönmüştür.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz.



Yıllarca herkesin imrendiği çekicilik;
herkesin kaçtığı, görmek istemediği hale dönüşmüş,
bitmez sanılan enerjisinin bittiğini belli eder şekilde ağırlaşmış, hantallaşmıştır.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz.



Sonra anılara ihanet edenin arkasından bakarsınız,
yıllar öncesinden kalan silik anılarınızla...
Hızla yürüyen, koşturan insanların arasında ağır adımlarla sessizce,
omuzlarında belli ki ağır yükleriyle birlikte hemen yanınızdan geçer.
Kaybolup gidenin arkasından bakarken yılların arkasında kalırsınız.
Öyle hissedersiniz...
Üzülürsünüz.



Yıllar geçmiş, yılların içinden bir anı yanınızdan geçip gitmiştir.
Şehrin kalabalığında sessizliğinizi gürültüde kaybettiğiniz bir anda...