4 Ocak 2011 Salı

GARİPTİR

Garip bir şekilde kendinizi kötü hissediyorsunuzdur. Garipliği kötülüğü değildir. Garipliği daha önceki kötü hissetmelerinizden farklı olmasıdır. Garipliği neden kötü hissettiğinizi bilmezliğinizdir. Hissettikleriniz; her şeyin yolunda olduğu yaşamınızın bir anında içinize her şeyin, iyi olan her şeyin aniden kötü olacağı korkusunu yerleşmesidir.

Ortada bir şey olmadığı içinde duygularınızda, aklınızda; kendiniz gibi donuklaşmıştır. Garipliği böyle bir şey yaşamanızdır. Tarifsiz çöküşleri tarifli hale getirme beceriksizliğinizi hissetmeniz sizi yoruyor, yordukça da kendinizi daha kötü hissediyorsunuzdur. Diğerlerinden, öncekilerden daha kötü…

Oysa imrenilecek yaşantınız, imrenilecek sevdanızın doruklarını renklendiriyor; “kıskananlar çatlasın” der gibi gurura yoldaşlığınızı yaşıyorsunuzdur. Düne kadar yüzünüzdeki gülümseme; içinizdeki huzur çağlayanın sadece küçük bir damlasıyken, şu anda içinizdeki o çağlayanın kuruduğunu hissediyorsunuzdur. Gözünüzde kalan damlanın garipliği ile birlikte…

Nedensiz gelmiş sıkıntınızla tanışmak istemeyen yüreğiniz; sessizliğinde saklanırken, gözlerinizi saklamayı unutursunuz apansız gelen yaşlardan…

Kendinizi kötü hissediyorsunuzdur. Garip bir şekilde garip kalacağınızı biliyormuş gibi her şeyi kaybedecek olmanızdan öte hayallerinizi bile kaybedeceğinizi biliyor gibi.
Size sevdanın yollarını öğretende yanlış yolları görmek gibi…
Her şeyden kuşku duyan, her şeyi kemiren solucanın nedensiz bir şekilde beyninizin gizemli bir köşesine saklandığını öğrenmek gibi…

Susarsınız; söyleyecek sözlerin eskidiğini, yenilerinin de anlamsızlığa mahkûm olacağını bildiğiniz için.
Susarsınız; dinlemeyen kulakların arasında kaldığınız için.
Susarsınız; şimdiye kadar hiç bu kadar konuşmayı istemediğinizi bilmenize rağmen, yalnızlığın gizemini lekelememek için.
Çünkü o yalnızlığa sığınacağınızı hissediyor gibisinizdir.
Tarif edemediğiniz iç sıkıntınızla, tarif edemediğiniz garipliğinizle birlikte…