18 Şubat 2010 Perşembe

YOLCUSUNDUR



Yolcusundur, yolcu olduğunu bilirsin ama unutmuşsundur.
Neye yolculuk, kime yolculuk, niye yolculuk bilmezsin.


Bazen karlı, bazen güneşli, bazen de yağmurludur;
yolculuğun sırasında döndüğün dönemeçlerden sonra karşına çıkan hava...


Islanırsın, her zerrende hissedersin üstüne üstüne gelenlere karşı olan acizliğini,çaresizce teslimiyetini...
Islandığını sanırsın; yağmur gibi yağan mecburiyetlerinde...
Yağmurda ıslanmaya, yağmurda arınmaya, yağmurda temizliğe muhtaçlığında...
Islanırsın, kalleşçe tenine izinsiz dokunuşlarda, farkındasız akan gözyaşlarında...


Umut edersin, en umutsuz günlerin sabahında gelebileceğini umduğun
güneşli günlerin beklentisinde...
Umut beslersin, mahkûm olduğun sessizliğin içinde;
duyuramadığın haykırışlarında...


Bilmezsin güneş gibi hayatına doğanların,
aslında kalleş gecelerle ortak olduğunu.
Bilmezsin, hayatının ışığı sandıklarının,
seni mecbur ettikleri karanlığa yol gösterdiklerini.
Bilmezsin, tüm sevecenliğinle tüm sıcaklığınla sarıldığın,
ömürlük sevdalarının üstüne yağan karları...


Zaman her şeyin ilacı sanırsın.
Oysa zaman seni kandırıp, bitmez sandığın sevdalarını senden alıp götürür.
Farkına bile varmazsın.
Varamazsın.


Bilemezsin, yanında olmak isteyen ama sana ulaşamayan rüzgârları.
Her mevsimi yaşarsın, yaşatırsında kime ne mevsimleri yaşattığını
hiç bilemezsin.
Bilemezsin, yalnız kalplerde yalnız yaşadığını...


Duymazsın.
Çünkü söylemezler, söyleyemezler......