24 Mayıs 2010 Pazartesi

UZAK DÜŞMÜŞSÜNÜZDÜR



Uzak düşmüşsünüzdür yıllarca el ele göz göze olduğunuzdan,
hem de nasıl bu hallere düştüğünüzü ve çözümlerini bildiğinizi sanırken.


Yük oluyordur artık her yaptığınız ona, onun; size yüklediği ağırlığını bilmezliğinde...


Sırtınızda taşıdığınız sırtında sizi taşıdığını sanıyordur,
çözümsüzlüğe saplanmış bir şekilde her şeyi kabullenmelerinizde...


Siz ona o size yabancı, yıllar ise artık ikinize de yalancı olmuştur.
O yüzden giden yıllara hiç acımazsınız,
yılların size hediye ettiği geleceğinize yönelik umutsuzluğunuzda…


Çareler aramak bile içinizden gelmez, mücadele gücünüzün felçliğini yaşarsınız,ne yapacağınızı bilmez bir şekilde adı konmamış acılarla arkadaşlığınızda...


Arkanızda kimse yoktur,
etrafınızdaki beden hırsızlarının dışında ruhunuza el uzatacak.
Yanınızda kimse yoktur, saflığınızı kendine malzeme yapmadan
gönlünüzü okşayacak.
Karşınızda kimse yoktur, belki de sizi kendinize getirecek olan
ve bildiğiniz gerçekleri yüzünüze inmiş tokat gibi size bir çırpıda hatırlatacak.


O yüzden kaybolduğunuzu hissedersiniz,
onca kalabalık arasında kimsesizliğinizi ilan etmişçesine...


Ne gidecek yeriniz, ne de hiçbir şey yapmadan kalma isteğiniz kalmıştır;
çökmüş, ezilmiş ve yok olmak üzere bir köşeye tıkılmış gibi hissettiğinizde kendinizi...


Umut tacirleri ararsınız; umutsuz gecelerinizde uykunuzu ararken,
kimselerle paylaşamadığınız isyanlarınızla bedeninizi ele geçiren arzularınız coştuğunda...


Susup, ağlamak en kolayıdır;
zor anlarınızda nefes aldırır gibi zamana ihanetinizde...