27 Ocak 2012 Cuma

TİYATRODA SEKS

Cinsellik ve seks; her zaman satar mantığı ile bir süredir tiyatro sahnelerinde de cinsel içerikli görüntüler sergileniyor.

Oysa tiyatro seyircisi farklıdır.
Tiyatro seyircisi; bir sanat eserini veya bir emeği seyretmeye gelir. Ve bu emeği alkışlar. Oynayanlarda bu alkışla; çalışmalarının karşılığını alır ve sanatın hala yaşadığına, sanatçının da en azından o tiyatro ortamında önemsendiğini işte bu alkışla anlamaktan öte hisseder.
Ki bu önemlidir, böyle de kalmalıdır.

Oysa şimdi tiyatro sahnelerinde oyun boyunca öpüşenler, soyunanlar ve sevişenler gırla…
Yani işin boku çıkmak üzere ama haydi hayırlısı…

Sahnede kendilerini sanatçı zannedenler; bol bol öpüşüyor ve sevişiyorlar.
Ve oyun sonrası alkış…
Alkışta neye alkış?

Bazı şeylerin bu kadar aleni ayaklar altına alınmasına mı?
Yoksa “ahlak” denilen şeyin artık yok olduğunu görüp, yeni yeni kafamızın içine birileri tarafından yerleştirilen her şey serbest zihniyetine mi?

Zamanla tiyatro seyrinin hakkını verenlerin, alkışladıkları zaman neyi alkışladıklarını bilenlerin yerlerine; daha zirzop seyirciler, iki baldıra on hikâye yazan arızalılar oturacaklardır.
Ve inanın seyirciyle birlikte oyunlarda değişecektir.
Çok değişecektir.

Öyle ki oyun afişleri bile; sanatı kıçını göstermek sanan kadıncıkların ya da canlı sevişme performansının reklâmı şeklinde olacaktır.

Oysa inanın tiyatro oyunları için yer bulmak zaten çok zordur. Yani tiyatronun böyle bir şeye ihtiyacı yoktu. Olmazdı da…

O yüzden gerçek sanatçıların bu konuda acilen bir şeyler söylemeleri ve hatta söylemekten yetinmeyip, bir şeyler yapmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Aksi halde zamanla onlarda bile deformasyon olacak ve sanatlarından, sanatçılıklarından keyif almamaya başlayacaklardır.

Biz seyircilerde afişi en iyi, en çekici tiyatro oyununun DVD’si ile magazin dünyasında baş başa kalacağız…
Sanatın ne olduğunu unutanlarla birlikte…

26 Ocak 2012 Perşembe

GÜVERCİNLER

Kış geldi ya benim evin penceresi; her kış sabahında olduğu gibi gene güvercinlerin uğrak yerlerinden birisi oldu.

Çünkü karlı kış günlerini yaşadığımız şu günlerde daha önceki yıllarda olduğu gibi her sabah onlara yem veriyorum.

Elbette benim verdiğim yemler onlara yetmiyor biliyorum ama bu da bir şeydir düşüncesiyle devam ediyorum ki edeceğimde…

Ama ne yazık ki benim pencerem; muhtemelen oturduğum mahalledeki tek pencere…
Onlarca evin tek penceresi…

Sabahları o güvercinlerin iki buğday parçası için nasıl çırpındıklarını görmek bile insanın vicdanına dokunurken, bu ne kadar üzücü bilemezsiniz.

Açlık yoğun bir şekilde soğukla birlikte onları öyle esir almış ki yem verirken bile uçmuyorlar ve sizin elinizi uzatıp, yem koymanızı seyrediyorlar.
Neredeyse yaşamlarını hiçe sayarcasına…

Korunma güdüsünün ne hale geldiğini görmek bile o an için korunmasız olan bu hayvanlar açısından cidden ürkütücü…

Lütfen siz de evinizden çıkmadan önce pencerenize ya da balkonunuza birkaç avuç buğday koyun. Koyduğunuz anda bilin ki bir veya belki birden fazla güvercinin hayatını kurtarmış olabilirsiniz.

Ve inanın ki ellerinizden yaşama uzanan bir yolculuktur; onların size güvenerek pencerenize gelmeleri…

Onlar karınlarını bir nebze doyururken, siz içinize yerleşen hüzünle karışık huzuru inanın daha yoğun hissedeceksiniz.
Çünkü insan olmanın ne demek olduğunu gösterebileceğiniz en kolay şeyi yapmışsınızdır.


24 Ocak 2012 Salı

ÇIPLAK GÖSTEREN GÖZLÜK

Hani deyim yerindeyse; sopalık adamların ortalıkta dolaştığı, garip bir milletiz vesselam.
Bakın işte internetteki bir alışveriş sitesine insanları çıplak gösteren gözlük siparişi verenler; gelen paketin içinden normal bir gözlük ve bitkisel çay çıkınca polise ihbarda bulunmuşlar.

Yani insanları çıplak gösteren bir gözlüğü almaya çalışmaları sanki normalmiş gibi üstüne “kandırıldık” diye ihbarda bulunuyorlar.
Hayır, utanmayı, sıkılmayı geçtik; bir araba sopayı hak ettiklerinin farkında bile değiller.

O yüzden bu denyoları kekleyen firmaya kızamadım bile…

Akıl sağlığı yerinde olmayan bu sapık ruhlu adamlara laf söylemek dile ziyan.
Vereceksin sopayı, vereceksin sopayı ki endamları değişsin.

Böylece milletin karısına kızına; art niyetle bakmanın ne demek olduğunu da belki kenarından köşesinden böylece öğrenirler.
Ki bence bu da yetmez; o yüzden bu kazmaları ve niyetlerini deşifre etmek, ele güne kepaze etmek gerek.

Yani bu tipleri gözlüğe gerek kalmadan çırılçıplak hale getireceksin.
Mecazi anlamda yani…

Bakın ben size bir şey söyleyeyim; biz millet olarak zaten doğru dürüst bakmayı, bakınca da gerçeği görmeyi bilmiyoruz.
Es kaza görürsek; bu seferde gördüğümüzü anlamıyoruz.

O yüzdendir bu denyoların böyle şeylerin peşinde dolaşmaları.
Gerçekle işleri yok çünkü…

Neymiş çıplak gösteren gözlükmüş.


23 Ocak 2012 Pazartesi

AYI SAVAR

Erzurumlu bir elektronikçi; yabani hayvanların bahçe ve tarlalara girmesini önlemek için bir robot yapmış ve ‘Ayı Savar’ adını vererek patentini de almış. Özellikle tarımla uğraşan ülkelerde bunun çiftçilerde yaratacağı kıymet kolay kolay anlatılmaz.

Tabi robotun adı ‘Ayı savar’ olunca; hemen konuyu biz erkeklere bağlayanlar oldu. Malumunuz kadın kısmısı için biz erkekler; ya öküzüz, ya da ayı…
Söz meclisten dışarı; kendileri sanki saflıkları kendilerini taşmış taze kuzular…

Erkeği öküz yap, ayı yap sonra “geldi beni yedi” diye şikâyet et.
İş mi yani…

Durum böyle olunca yazarımız S’de her kadına ayı savar gerekliliği üzerine güzel bir yazı yazmış. Yazmış ama arkadaşımızın atladığı bir şey var ki bence önemlidir.

Onlara göre eğer yeryüzünde; bu kadar ayı varsa bize göre bunun sebebine de özellikle bakmak lazım.

Hayvanın adını alıp, erkeklere yapıştırmak kolay iş. Siz hiç ayı tarafından parçalanmış bir kadın haberi okudunuz mu?
Mümkünatı yok okumamışsınızdır.

Es kaza bugünden sonra okursanız; emin olun kadın ayı tarafından parçalanmayı istemiştir. Ya da ki büyük ihtimalle onu parçalayan ayıyı ayı olduğuna pişman etmiştir. Çünkü ayı; bilinç kaybına uğrayıp, ne yaptığını bilmez hale gelmiştir.

Ayrıca erkeği yetiştirirken “aslan oğlum” diye sevip büyüten, büyüdükten sonra da “ayı” diyerek dışlayan kadın milletinin; biraz titreyip ben nerde yanlış yaptım diye düşünmesi gerekmez mi?

Cevap veriyorum; yok, gerekmez.
Çünkü onlar; onlara göre zaten doğuştan doğru düşünen ve ne yapsa doğru olanlardır. Hele bir yüzlerine yanlış oldukları söylensin. Vallahi ayılığınızı unutur, sizi sineğe çevirirler. Sonra dolanır durursunuz. Üstelik niye dolandığınızı bilmeden…

Sonuçta yine sizi bir hayvana benzetirler velhasıl…
Yani aslanla başlayıp, ezik sinek haliyle biten bir yolculuktur; erkeğin kadının gözündeki yolculuğu.
Ayıyı dayı, dayıyı da ayı yapabileceklerini unutarak…
İllaki öküz ve ayıda takılarak…

Üstüne bir de savar…
Erkek için kadından daha etkili bir savar aleti olamayacağının farkında bile değiller. Ki bence Allahtan değiller de böyle garip oyuncakların peşinde dolaşıp duruyorlar…