20 Şubat 2012 Pazartesi

BEYAZ KEDİ

Karda yürüyen beyaz bir kediydi.
Kimsenin kolay kolay göremeyeceği, görse bile farkına varamayacağı kadar beyazdı.
Kar mı, yoksa o mu daha beyaz pek belli değildi.

Yani o; karda gözükmeyen, neredeyse belli bile olmayan bir kediydi.
Kimsesi olmayan, kimsenin de düşünmediği bir sokak kedisiydi.
Tıpkı diğer sokak kedileri gibi…

Karın hayatı felç ettiği zamanlarda herkes koştur koştur evine giderken, o kardan bir türlü kaçamıyordu. Saklanabileceği bütün kuytu köşeler kaybolmuş, olanlarda kilit altına alınmıştı.
Sığınacak tek bir yer yoktu ya da bulamıyordu.
Park eden araçlarının altından girebileceği bir yer bulursa oradan içeri girer; motorun soğumaya yüz tutmuş sıcaklığı ile bir nebze ısınmaya çalışırdı.
Tıpkı diğer sokak kedileri gibi…

Ama artık ne yapsa ısınamıyor, ısındıkları da yetmiyordu. Soğuk; karla birlikte sanki üstüne yağıyordu. Onlarca evin olduğu bir mahalledeydi ama bir tek sığınacak yer bulamamıştı.
Aslında biraz karnı tok olsa, belki biraz daha mecali olurdu.
Ama açtı.
Çok açtı üstelik.
Günlerdir doyamamıştı, doymayı unutmuştu.
Tıpkı diğer sokak kedileri gibi…

Yeryüzünün pisliklerini kapatırcasına günlerdir yağan kar; artık ona hem yatak, hem de bir türlü baş edemediği soğukla birlikte üstüne örtü olmuştu.
Tıpkı diğer sokak kedilerine olduğu gibi…

Gün ağarmaya yaklaşırken, gecenin karanlık yüzünü ezip geçen kar ve soğuk; açlıkla birlikte onu teslim almıştı.
Nefesinin tükendiği işte o anda; gözleri biraz ilerideki camda ona bakan bir çift gözle buluşmuştu.

O gözlerini son kez kapatırken, camda ona bakan gözlerden tek bir damla yaş akmıştı. O gözyaşının sahibi; sıcak bir yuvası olan başka bir kediydi…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder