19 Ağustos 2011 Cuma

MUTLU OLMANIN SIRRI

Mutlu olmanın sırrı; hayatı tanımak yaşamın hediyesi acıları yaşamak demek değildir. Hayatı her açıdan iyi tanımak ve ne olursa olsun her şartta sevmeyi bilmektir. Yani bir anlamda ne olursa olsun yaşarken keyif alacak bir şeyleri bulabilmektir.


Mutlu olmanın sırrı; huzuru yaşamak, huzuru tanımak ve insanın içindeki huzuru başkalarına dağıtabilme becerisidir. Hayatı tanımak; yaşanan ne olursa olsun içinden çıkılabilecek yolu aydınlatan ışığı görebilmek ve yüreğe yerleşen acıyı bile sevebilmektir. Yani mutlu etmeyi bilmek ve mutlu olabilmeyi becerebilmektir. Sırrı yoktur aslında sadece detaylara saklananları görebilecek yürek gözü yeterlidir.


Yaşamı tanımak; asık suratlı yaşamları es geçip, güler yüzlü yaşamlara sarılmaktır. Aslında sadece sevmektir. Umutla sevmek, hayalle sevmektir. Yani sanmak değildir. Sanmaları aklın ulaşılması zor köşelerinden bile atmaktır.


Teferruatları yaşamının merkezi yapmayı becerebilmektir.


Sadece olumsuz, sadece huzursuz zamanları kafalarında büyütenlerin akıllarındaki solucan büyüdükçe; yaşayabilecekleri güzel ve huzurlu günlerin püf noktaları küçülerek, kayboluyorlardır.


O yüzden kafalarında solucanlarla yaşayanlar; yaşamları boyunca daima kaybedenlerdir. Ama kaybettiklerini de aslında bilemeyenlerdir. Onlar mutlu olmanın sırrını bildiklerini sansalar da aslında teferruatlarda saklı olan gelecek mutlu günleri göz göre göre kaybettiklerini asla bilemezler. Çünkü onlar yaşamları boyunca ne yazık ki sadece olumsuz şeylerle odaklanıyorlardır.


Çoğu insan acı ile yoğrularak güçlendiklerini sanırlar, onlar çektikleri acılar ile hayatı daha iyi tanıdıklarını böylece dostlarını ve düşmanlarını anladıklarını sanırlar. Çünkü onlar yaşantılarının berbat, hatta içinden çıkılamayacak kadar kötü sandıkları dönemlerinde; belki de gelecek huzurlu ve mutlu yaşantılarının ilk adımlarını göremeyenlerdir.


Oysa mutlu olmayı sağlayacak iyi ve güzel olan çoğu şey teferruatlarda gizleniyorlardır. O yüzden yaşadıklarını hak etmediklerini düşünenler; yaşadıklarına lanetler okuyarak, aslında hak ettikleri yaşamları yaşıyorlar ya da yaşamaya başlıyorlardır.