23 Aralık 2010 Perşembe

OYALIYORSUNUZDUR

Oyalanmaktan sıkılmış, oyalamaktan bıkmışsınızdır. Yaşamı ağız tadı ile yaşamayı hayal ederken hayalinizi unutmuş, oradan oraya sürüklenip durmuşsunuzdur. Kâh sevgili eliyle mutlu olmuş, kâh sevgiliye laneti tanımış ama geçenle avunup, gelenle umutlanmışsınızdır. O yüzden ne umudunuz bitmiştir, ne de umutsuz geceleriniz.

Nerede hata yaptığınızı düşünürken nereden geldiğini anlamadıklarınızla gülmüş, herkesin bilmezliğinde siz kendinizi mutlu hissetmişsinizdir.

Türkülerle ağlarken, şarkılarla ona yolcu olmuş bazen de müziğin ritmini tüm unutmuşluğunuza katarak her şeye inat coşmuşsunuzdur. Kimseye kendinizi tam anlamı ile anlatamadan, kimseyi doğru dürüst yaşayamadan; kimseye kendinizi doğru dürüst yaşatamamışsınızdır. O yüzden de yaşamın sizi ve umutlarınızı oyaladığını hissediyorsunuzdur.

Yalnızlığınızın tatsızlığını yaşıyor, kalabalıklar arasında kaybolduğunuzu biliyorsunuzdur. Her şeyin bittiğini sanırken başlayan bağımlılığınız sizi şaşırtamıyor ve siz garip bir şekilde ne yaşanacaksa yaşansın der gibi kendinizi nereden estiği belli olmayan yaşam rüzgârına teslim ediyorsunuzdur.

Ne bir aşktır beklediğiniz, ne de hayallerinizin gerçekleşmesidir. Çünkü hayalleriniz de aşkın anlatılmaz heyecanı da artık sizde tükenmiştir. Sanki boşlukta hayatı yaşar gibisinizdir. Ne bir umut, ne bir hayal, ne de bir vazgeçme yaşıyorsunuzdur. Sadece hissizliğinizi hissediyor, sadece garip bir şekilde zaman geçiriyor gibisinizdir. O yüzden yaşamın sizi oyaladığını, oyalayarak kandırdığını düşünüyorsunuzdur.

Aslında zaten buna hiç gerek yokken…
Aslında zaten her şeye kanmışken…
Aslında zaten teslimiyeti yaşarken; her şeyden vazgeçmişliğinizle her şeyi yaşamayı isteyen ruhunuzla…
Aslında zaten sizde oyalanıyorsunuzdur. Yaşamı kandırarak yaşamın haberi olmadan…