30 Haziran 2011 Perşembe

TAHLİL

Malum yaş kemale erince kolesterol molesterol sizi istemeseniz de ele geçiriyor. Bizde sağlık anlamında iyi miyiz kötü müyüz anlamak için, birazda eş dostun; tırsaklığımızı kullanarak bana verdikleri gazla dolmuşa binerek doktora gittim. Uzun araştırmalar sonucunda bulduğum ve konusunda uzman doktorun benden istediği tahliller önce bana göre neredeyse seksen sekiz tüp kan verdim.


Kan verirken damarımı bir türlü bulamayan hemşirenin iki kolumu hacamat edercesine hor kullanmasından sonra şükür duasını erken ettiğimi; sonrasındaki testlerde gayet net bir şekilde anladım. Vücudumdaki kanların bence yarısını gözümün içine baka baka alan kadının yanından iki kolumun muhtelif yerlerinde; kanın sonradan kendi kendine çıkmasına engel olmak için koyduğum üç beş pamukla süslenmiş olarak diğer tahlilleri vermeye gittim.


Millet olarak gördüğümüz her kuyruğa sorgusuz girmeyi maharet saydığımız için, bir iki yanlış kuyruk bekleme tecrübesinden sonra doğru yeri buldum. Camekânın öbür tarafından uzattığım ve doktorun istediği tahlilleri işaretlediği kâğıdı verdiğim kadın neyse de asıl gaita sonuçlarını vermek için gittiğim kadının işi resmen boktandı. Düşünsenize her gün binlerce kişi size dışkısını getiriyor. Kadın “Hayatım boktan” dese yeri yani…


Neyse bizim tahlil istek kâğıdımıza bakan ilk kadın; iki tane neredeyse kibrit kutusu büyüklüğünde küçük plastik bardağa benzeyen şeyleri verdi. Hani bazı köy kahvelerinde tiryaki bardağı gibi küçücük bir cam bardakta çay getirirlerde; siz leblebi ile rakı içen akşamcılar gibi çaya dilinizi değdirirsiniz. Yani bırakın yudumlayarak ve keyfini çıkararak çay içmeyi, resmen kedinin su içmesi gibi o çayı içmeye kalksanız; en fazla üç defa kendi kendinize yalanarak çayı bitirirsiniz. İşte o misal; küçücük iki kutu.


Neymiş birine idrarımı öbürüne gaytamı (aslı gaita) yapacakmışım da (gayta ya da gaita ne ya!) Zaten bunları neden aynı anda verirler onu hiç anlamadım. Bu tahlileri aynı anda almayı başaran varsa; zaten ona ödül falan verilmeli. Ayrıca kadına göre tahlil için gerekli çıktıları kutulara yerleştirirken, öyle ilk çıkanları falan almayacakmışsınız. Başlı başına problem yani. Neredeyse “Takın kıçımıza bir alet o alsın” diyesiniz geliyor ama teknoloji daha o kadar gelişmediği için, elime tutuşturulan kutularla kadına; içimden geçen her türlü saygı sunuşlarımdan sonra hızla oradan ayrıldım.


Neyse efendim elimde iki kutu ile günde yüzlerce kişi kullandığı için, hiçbir temizlik malzemesinin kalmadığı tuvaletlerden birisine daldım. İçeri girdiğim anda binicilik ihtisas kulübünün ahırlarını anımsama nedenimi hiç sorgulamayın. Zaten emin olun o tuvaletleri şöyle keyfiyle kullanan çok azdır. Herkesin elinde bir kutu, yüzünde de garip bir ifade.


Doğal olarak bizde mecburen elimizde iki kutuyla birlikte tuvaletlerden birisine daldık. Daldık ama insanın aklına da geliyor. Yahu madem bu tuvaletler bu işler için kullanılıyor bari ona uygun bir şekilde dizayn etseydiniz ya! Yok, etmezler, etmemişlerde zaten. İş başa düştüğü için mecburen kapıyı kapattım da hangi elimle hangi işi yapacağımı bilmek; yeminle üniversite sınavlarındaki havuz problemlerinden bile zor.


Halimi düşünsenize elimde iki kutu üstelik kollar pamuklu, hani biraz zorlasam pantolonu çıkarmadan en azından kutulardan birisini kollarımdaki deliklerden doldurabileceğim.


Mecburen kutunun birisini koltuğumun altına sıkıştırıp, idrar tahlili için gerekli donanımlarımı ortaya çıkarmak için, boşa çıkan elimle de soyundum. Soyundum ama kardeşim elime tutuşturdukları kutunun kapağını açmak inanın tek el ile hiç mümkün değil. Hani zorlasam açarım da; belli ki kapak fırlamaya pek hevesli. Eğer kapak fırlarsa ne yaparım bilemem.


Neyse ben Allah’ın her erkeğe verdiği üstün yetenekle pantolonu yere düşürmemek için bacaklarıma garip şekiller vermiş bir şekilde kapağı kutudan ayırdım da; halim bayağı garip oldu.


Bir elimde kutu diğer elimde o kutunun kapağı ve kapağı tuttuğum elimin koltuk altında da daha sonra kullanacağım öbür kutuyu tutuyorum. Bu arada kollar pamuklu… İyi de bu durumda idrar için gerekli olan icraat nasıl olacak onu söyleyen yok. Hadi söylemediler bari tuvaletlerin kapılarının arkasına idrar tahlili vermenin uygulama resimlerini koysalardı ona da razıydım. Ama nerede o hizmet anlayışı, nerede bende şans…


Neyse ben o anda vatandaşa hizmet açısından bu ulvi detaylarla uğraşacak halde olmadığım için, kutuları doldurayım daha doğrusu doldurmayı deneyeyim düşüncesiyle icraata başladım. Başladım da birden banae kutuyu veren kadının tembihi aklıma geldi. Neymiş efendim başı ve sonu dışarı, ortası kutuya gelecekmiş. Sanki başını denk düşürdükte ortası kaldı. Zaten kibrit kutusu kadar kutu veriyorlar; üstüne birde kutuyu kullanma kılavuzu söylüyorlar. Cinnetle o anda tanıştım ama malum kollar pamuklu…


Kadının söylediklerini yapalım diye hemen elimdeki kutuya denk düşen ilk verilerimi yere boşaltıp, artık ortası sonu demeden tekrar doldurdum. Doldurdum kelimesi pek uymadı çünkü içindekileri boşaltıp yenisini doldururken zaten kutuda, elimde, etrafta ve en kötüsü de büyük bir beceriyle yere değip kirlenmesin diye şekilden şekle girdiğim pantolonumda bundan bolca nasibini aldı.


O halimle bile için için bitti de kurtulduk diye sevindikten sonra kutunun kapağını kapatmak istedim. Ama al başına bir bela daha çünkü o kutunun kapağını kapatmak, edebiyle kapatmak yeminle mümkün değil. O kapağın o kutudan az önce ayrıldığına kırk şahit gösterseler kesinlikle inanmazsınız. Sanki kutu içindekiyle birlikte evrim değiştirip, bir beden büyümüştü.


O andaki halimi düşünün; bacaklarım tarifi imkânsız garip bir şekilde uyuşmuşken, yarı çıplak haldeydim. Zaten bir kolumu altına diğer kutuyu koyduğum için neredeyse hiç kullanamıyordum. Öbür elim rezil rüsva ve ben giyinecek miyim yoksa diğer kutuyu mu değerlendireceğim. Anlayacağınız aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali garip bir durumdaydım.


O an inandım ki bu verdiklerimizi tahlil etmek için kapağını falan açmıyorlardır. Çünkü emin olun açması kapamasından bile zor. O yüzden de dibinden bir delik açıp akıtıyorlardır. Kavanoz dipli dünya misali


Peki, öbür kutu ne mi oldu. O da yarın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder