1 Mart 2010 Pazartesi

YOLCU

Yanınızda yatan hayatı paylaştığınız, sevgiliniz,
ömürlük sevdanız olması bir yana; artık yolcudur.
Ve siz onu yolcu edensinizdir.
Bunu bilirsiniz.
Ve bu size ağır gelir, çok ağır gelir.

Saati unuttuğunuz gecenin sabaha ulaştığı,
ağaran günün ilk ışıklarının geceyi ve kapalı perdeleri delip geçercesine
odanıza misafir olduğu andır, o an...
Ve yorgun gözlerinizi ayırmadan baktığınızdır, o yolcu...

Bir ömür birlikte olmak istediğiniz;
istediğinizi yerine getirmiş ve ömrünü sizle tüketmiştir.

Hayatı paylaştığınız,
artık bu paylaşımdan istemeden, belki de bilmeden ayrılıyordur.

Siz kaybettiğinizi bilirsiniz.
Bilir ve acınızı bile doyasıya yaşayamadığınızı hissederek, içinize gömersiniz.

Hayatı paylaştığınız gözlerinizin önünde ölüyordur.
Yakalandığı hastalık onu sizden alıyordur.

Ona belli etmeden ağladığınız geceler bitmek üzere,
Onsuzluk; artık yılların biriktirdiklerini sizden alıp götürmek üzere
yaşantınıza gelmek üzeredir.

Onsuzluğu kabullenmeseniz bile düşünmüşsünüzdür geceler boyu.
Onsuzluğa alışmak istememişsinizdir inkârla geçen günler boyu.
Onsuzlukla mücadele etmek için,
yıllar boyu bakmadığınız şekilde bakıyorsunuzdur,
ona ve hiç unutmayacağınız gözlerine...

İçinizdeki sevginin bu kadar yoğun olduğunu öğrenmek,
belki de acı vermiştir size...
Gün ağarırken mırıldandığınız “Seni seviyorum keşke sana doyabilseydim” sözlerinizle ulaşırsınız ömürlük sevdanıza...
Yanınızda yatan solgun ve yorgun yolcuya...

O an sevgiyi, aşkı, sadakati hiç hissetmediğiniz kadar yoğun hissettiğiniz
belki de tek ve özel bir andır.
Çünkü o anda yanınızdaki hayatı birlikte sürüklediğiniz yolcu;
kısık, yorgun ama dolu dolu “keşke” demiştir.
Yanağından akan son gözyaşıyla birlikte...

Yolcu gitmiştir.
Size armağanı geceler boyu yalnız olmadığınızı son sözü ile göstererek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder