16 Aralık 2011 Cuma

MUTLULUĞU TERCİH EDEMEMEK

Bir yazıda sevgililerden birisinin diğerine “Hayat tercihlerden ibaret ama mutluluğu tercih edemiyor insan bazen. Ama tercihi ne olursa olsun; hissettiği sevgisi öyle çoktur ki sorgu, suale hiç gerek yoktur,” diyordu.

Sevgilisinin “hayat tercihlerden ibarettir” iddiasına cevabıydı bu. İnandığını ya da yüreğinin istemeyerek kabullenmek zorunda kaldığını söylemişti o anda; kendisini her şeyden çok sevene…

Sözün her şeyi terk ettiği, bittiği bir andı; bunu duyan yüreğin hissettikleri…
Hayatı bir yana bırakıp tercihini göstermesine rağmen, tercih edilemeyeceği ihtimalini hissettiği bir andı.
Tıpkı o anda için için içinin kanamaya başladığını hissettiği gibi…
Sırtından hançerlenmiş gibi…

Bu aslında net olarak söylenmese de geçmişlerinin tüm yüklerini sırtlarına almalarına rağmen, yaşanan muhteşem bir sevdanın taraflardan birinin; yaşamın mecburiyetlerine yenilgiyi kabul etmesiydi. Bile bile mutluluğu tercih edemeyeceğini itirafıyla; aslında gelecekten, gelecekte yaşanacaklardan dolayı hissettiği korkusunun da itirafıydı.

Yani belki de bilerek sevdasından vazgeçebileceğinin gizli itirafıydı.

Hayatın kendisini mecbur ettiklerine mahkûm olduğuna inanması yüzünden; yüreğindeki sevdasını tercih edemeyeceğini, içine sığmayan sevgiyle belki de bir ömür sessizliğe gömülebileceğini söylemesiydi.

Belli ki yaşanan yaşansındı ama yaşanacaklar yaşanmayacaktı. Yani aslında severek ayrılanların şarkısıydı; nereye gittiğini bilmeden söylediği sözler.

İtirafı; mutluluğu tercih edememek adındaki yalancı engellere teslimiyetiydi. Teslimiyeti ile birlikte sevgilisine duyurduğu; kendisinin bile söylemekten hatta yaşamaktan korktuğu bir ayrılığın sinyaliydi.

Korkuyordu çünkü vazgeçeceğini söylediği aslında vazgeçmekten korktuğuydu. Huzuruydu, mutluluğuydu yani aslında vazgeçeceğini söylediği kendiydi…

Kendiyle birlikte beklentisiz bir şekilde seven başka bir kalbe düşürdüğü kurttu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder