18 Mayıs 2010 Salı

BOĞULDUĞUNUZU HİSSEDERSİNİZ



Boğulduğunuzu hissedersiniz
bir zamanlar sizin için hayatın anlamı olanın esip gürlemeleri sırasında…


Hiç hak etmediğinizi neredeyse hak etmişsiniz gibi size ballandırarak anlattığında;
çene kemiklerinizin sızladığını hissedersiniz.
Binlerce cevabınız olmasına rağmen susmayı tercih ettiğiniz kabullenmeleriniz sırasında…


Son noktadır aslında hissettikleriniz.
İsyanınızı, öfkenizi bahane ederek yüreğinizi sıkar gibi sizi sarmalaması…
Neye kızacağınızı, niye başkaldıracağınızı şaşırırsınız.
Hangi birinden başlayacağınızı bilemediğiniz, saçmalıkların başınıza kakılmalarında…


Siz tüm hoşgörünüzle attığınız adımları tekrarlarken,
sizsizliği tüm ruhsuzluğu ile yüzünüze çarpan artık yanınızda değildir.
Siz tüm eğilmelerinizi, tüm hoş görmelerinizi unutmaya razıyken,
o vurdumduymaz edaları ile sizi zaten unutmuştur.


Hissedersiniz, bittiğini hissedersiniz.
Giden yüreklerin geri gelmeyeceğini bildiğiniz halde
yaşamınızın bir bölümünü ele geçireni silemezsiniz.
Yapamazsınız yalnız gecelere geri dönmeyi göze almayı.
Yapamazsınız tüm boğulmalarınıza,
tüm benliğinizi kötü hissetmelerinize rağmen, çıkıp gitmeyi…


Çünkü siz, zayıf olduğunuzu bilirsiniz.
Çünkü siz, onsuz bir hiç olduğunuza inanmışsınızdır.
Onun sizi zaten bir hiç olarak gördüğünü bilmezliğinizde…


Çünkü siz, hak etmediğinizi bilmenize rağmen bildiklerinize sarılmayı beceremezsiniz.
Çünkü siz, sizi ele geçirende kalmış ama nerede kaldığınız unutmuşsunuzdur.


O yüzden de boğulduğunuzu hissedersiniz.
Kimseye söyleyemediğiniz yalnızlığınıza mahkûmiyetinizi kabullenmelerinizde…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder