Yaşamın ne kadar kısa olduğu konusunda mutlaka bir yazı okumuşsunuzdur.
Ama siz zaten biliyorsunuz.
Okuduğunuz her yazıda;
öyle ya da böyle hayatınızdan ertelemeleri çıkarmanız gerektiği anlatılır.
Ama siz zaten biliyorsunuz.
O yazılarda madem yaşam kısa;
o zaman yaşadığınız zamanı iyi değerlendirmek gerek,
o yüzden mutlu olmak için, ne gerekiyorsa yapmak gerek diye anlatılır.
Ama siz zaten biliyorsunuz.
Peki, bunu bilmenize, anlamanıza, kabul etmenize ve
desteklemenize rağmen kaçınız bunu uygular.
Kendinize böyle bir soru sorsanız, eminim çoğunuz bu soruya
“hayır” diye cevap verirsiniz.
Oysa “hayır” diyenlerin hemen hemen tamamının, “evet” demek için
oldukça fazla nedeni olmasına rağmen, ne yazık ki “hayır” derler.
Peki neden cevapları net olan soruları bile bile görmezden geliyoruz.
Peki, neden daha mutlu olacağımız şeyleri bilmemize rağmen,
yapmıyoruz, yapamıyoruz.
Ya da yapmayı erteliyoruz.
Sizin cevabınız nedir bilmem ama bence insanoğlu;
alışkanlıklarının esiridir ve yaşamını alışkanlıklar üzerine kurmuştur.
Ya da alışkanlıklar üzerine yaşıyordur.
Şimdi düşünün.
Yaşamınızı düşünün ve yaşamınızdaki alışkanlıklarınızı düşünün.
Alışkanlıklarınızla yaşadıklarınızı, yaşayamadıklarınızı düşünün.
Düşünün alışkanlıklarınız olmasaydı, olacakları düşünün.
Hatta düşünmeyin, oturun boş bir kâğıda bunları yazın.
Böylece vazgeçemediklerinizi, vazgeçtiklerinizi ve
belki de asla vazgeçemeyeceklerinizden ne kadar uzak kaldığınızı
ortaya çıkarmış olursunuz.
Severek yaptıklarınızın yanında sevmeyerek yaptıklarınızı
ortaya çıkarmış olursunuz.
Sevmeyerek yaptıklarınızın yanında da
severek yapmak istediklerinizden ne kadar uzak kaldığınızı
ortaya çıkarmış olursunuz.
Yaşamınızın muhasebesi değil,
yaşayacaklarınızın muhasebesini çıkarın.
Unutmayın bakiyesi geleceğinizdir.
Diyeceğim ama siz zaten biliyorsunuz....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder