Olmaz yapamazsınız. Artık kaybettiğinize inandığınız duyguların peşinden koşmak ve onları yine yakalayarak bugününüzü dününüze götürmek istemezsiniz. Çünkü yorgunsunuzdur, yaşamın uzun yolculuğunun daha ortalarında; yorgun düştüğünüzü hisseder olmuşsunuzdur.
Ne tadınız, ne de tuzunuz kalmıştır. Bir zamanlar her anı heyecanla birlikte yaşadığınız; artık size cazip gelmiyor, ne yapsa sizi bir türlü heyecanlandırmıyordur.
Kaybetmişsinizdir. Geçmişe ait tüm hislerinizi kaybetmiş ve hatta unutmuş, unutturulmuşsunuzdur. O yüzden size yaşananları hatırlatan her şeyden kaçmak, her şeyden uzaklara kaçmak istersiniz. Artık eskide kalan her şey sizin için kötü ve rahatsız edicidir. Geçmişle her yüzleştiğinizde, unutmaya çalıştıklarınızı her hatırladığınızda kendinizi yaşlanmış, yıpranmış ve tükenmiş hissedersiniz. O yüzden geçmişte kaybolmuşluğunuzla bugünü unutmuş, geleceği umutlarınıza yerleşmişsinizdir.
Garip bir şekilde kendinizi araya sıkışmış ve bir şey yapamaz hatta yapmak istemez gibi hissedersiniz. Artık o sıkıştığınızı hissettiğiniz yerden sanki hiç çıkamayacak ve hiç nefes alamayacak gibisinizdir.
O yüzden kaderiniz de size çizilen rolünüzü ve hayatın saçma sapanlıklarını yarım yaşıyorsunuzdur.
Kimse bilmez ama siz her gece kaybettiğiniz duygularla vedalarınızı; umutlarınıza gizlediğiniz hayallerinize yerleştirmişsinizdir. Kaçmak, kaçarak geçmişten kendinizi kurtarmak istediğinizi seslendirmek istemenize rağmen, susarsınız. Suskunluğunuz; sessizliğe mahkûm isyanlarınıza sıkıştığınızı hissetmenizle birlikte yorgun olmanızdır. Hayata ve yaşanacaklara yorgun. O yüzden de olmaz, yapamazsınız.
Diğer yazı ve şiirlerimi takip etmek isteyenler için Facebook sayfam;
https://www.facebook.com/yazmasamolmazdi
Eklemek isteyenler için Twitter adresim;
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
Instagram adresim;
msincedemir
Yazmazsam olmazdı dediklerimden bazıları
www.haberdenyorum.com
23 Ekim 2014 Perşembe
14 Şubat 2013 Perşembe
Sevda Garip Bir Şeydir
Sevda garip bir şeydir.
Her şeyden önce kendi lehine olanlardan vazgeçip, onun lehine olanları tercih etmektir. Yani vazgeçmeyi bilmek, bilmekten öte bunu becerebilmektir. Mesela yüreğini elinize aldığınıza inandığınızın lehine hareket etmek bir yana; hep onu ve onun için iyi olacak, olabilecekleri düşünmek, yapmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Söylemeden duymak, duymadan anlamaktır. Anlayıp, sevilenin huzurunu kaçırmadan gereğini yapmaktır. Yani huzuru sahiplenmedir.
Sevda garip bir şeydir.
Sonsuz bir hayal gücüyle empati yapmak; onun yerine düşünmek ve onun gibi hissetmektir. Mesela bazı zamanlar susmaktır; öfkeye, şüpheye kucak açmaya müsait anlarda bile dilinin ucuna geleni yargılarcasına yutmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Her şeyin başı, her şeyin temeli, her şeye anlam katan olmazsa olmaz paylaşmaktır mesela. Yalnızca bilineni ve bilinmeyeni paylaşmak değil, hayalleri, söylenmemiş hayalleri bile paylaşabilmektir. Aksi; sevdayı sevda, sevgiliyi sevgili, aşkı aşk yapmaz. Her şey biraz eksik, biraz aksak olur.
Sevda garip bir şeydir.
Sevdanın sevdalanılanda daha güçlü yaşadığını bilmektir. Ona sonsuz bir güvenle sorgusuz inanmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Dokunmayı özlemek, dokunmayı dokunmadan da dolu dolu yaşayabilmektir. Ölümsüz bir aşkı başlatırcasına; avucuna doldurduğun sevdanla sevdiğinin yanağına beklentisiz dokunmaktır mesela…
Sevda garip bir şeydir.
Yüreğini eline aldığınızın elini yüreğinizde hissedebilmektir. Sadece onunla sonsuzluğa yol arkadaşı olduğunuzu hissedercesine…
Sevda garip bir şeydir.
Sevdanın can suyudur mesela onun nefesi. Ötesi yoktur dercesine her an istenendir.
Sevda garip bir şeydir.
Onunla yaşanan ve yaşanacak olan her ana özen göstermek, göstererek o anı dikkatli yaşamaktır. Öylesine hassastır hissedilen.
Sevda garip bir şeydir.
Tıpkı aşkın ilk anlarındaki gibi sonuna kadar özen ister. Sanki her an elden gidecek gibi ama aynı zamanda sonsuza kadar hiç bırakmayacak gibi sımsıkı tutmak gerek sevdayı.
Yani her an kaybedecek ama hiç kaybetmeyecek gibi…
Sevda garip bir şeydir.
Sevda hesap vermektir. Hesap sormak hiç değil ama. Hesapları gönüllü ödemek ama ödeyip, anında unutmaktır.
Yani sevda kabullenmektir.
Yürekten istekli bir sevecenlikle gülerek…
Her şeyden önce kendi lehine olanlardan vazgeçip, onun lehine olanları tercih etmektir. Yani vazgeçmeyi bilmek, bilmekten öte bunu becerebilmektir. Mesela yüreğini elinize aldığınıza inandığınızın lehine hareket etmek bir yana; hep onu ve onun için iyi olacak, olabilecekleri düşünmek, yapmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Söylemeden duymak, duymadan anlamaktır. Anlayıp, sevilenin huzurunu kaçırmadan gereğini yapmaktır. Yani huzuru sahiplenmedir.
Sevda garip bir şeydir.
Sonsuz bir hayal gücüyle empati yapmak; onun yerine düşünmek ve onun gibi hissetmektir. Mesela bazı zamanlar susmaktır; öfkeye, şüpheye kucak açmaya müsait anlarda bile dilinin ucuna geleni yargılarcasına yutmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Her şeyin başı, her şeyin temeli, her şeye anlam katan olmazsa olmaz paylaşmaktır mesela. Yalnızca bilineni ve bilinmeyeni paylaşmak değil, hayalleri, söylenmemiş hayalleri bile paylaşabilmektir. Aksi; sevdayı sevda, sevgiliyi sevgili, aşkı aşk yapmaz. Her şey biraz eksik, biraz aksak olur.
Sevda garip bir şeydir.
Sevdanın sevdalanılanda daha güçlü yaşadığını bilmektir. Ona sonsuz bir güvenle sorgusuz inanmaktır.
Sevda garip bir şeydir.
Dokunmayı özlemek, dokunmayı dokunmadan da dolu dolu yaşayabilmektir. Ölümsüz bir aşkı başlatırcasına; avucuna doldurduğun sevdanla sevdiğinin yanağına beklentisiz dokunmaktır mesela…
Sevda garip bir şeydir.
Yüreğini eline aldığınızın elini yüreğinizde hissedebilmektir. Sadece onunla sonsuzluğa yol arkadaşı olduğunuzu hissedercesine…
Sevda garip bir şeydir.
Sevdanın can suyudur mesela onun nefesi. Ötesi yoktur dercesine her an istenendir.
Sevda garip bir şeydir.
Onunla yaşanan ve yaşanacak olan her ana özen göstermek, göstererek o anı dikkatli yaşamaktır. Öylesine hassastır hissedilen.
Sevda garip bir şeydir.
Tıpkı aşkın ilk anlarındaki gibi sonuna kadar özen ister. Sanki her an elden gidecek gibi ama aynı zamanda sonsuza kadar hiç bırakmayacak gibi sımsıkı tutmak gerek sevdayı.
Yani her an kaybedecek ama hiç kaybetmeyecek gibi…
Sevda garip bir şeydir.
Sevda hesap vermektir. Hesap sormak hiç değil ama. Hesapları gönüllü ödemek ama ödeyip, anında unutmaktır.
Yani sevda kabullenmektir.
Yürekten istekli bir sevecenlikle gülerek…
1 Şubat 2013 Cuma
İç Çamaşırsız Ama Karakterli
İsmi lazım değil hatun kişilerden birisi; “yeni oyunumda iç çamaşırı yok. Karakter ön plana çıkacak” demiş.
Artık siz işi gücü bırakıp, karakteri düşünün.
Hayır, karakterde çok zorlandıysanız; o zaman oyunda başrolü oynayanı tahmin etmeye çalışın.
Tam aşağısı sakal, yukarısı bıyık oldu değil mi?
Bence de…
Ama her iki ihtimalde de bu oyun tutar. Tutar da artık nasıl tutar orasını bilemedim.
Zaten iç çamaşırın olmadığı bir oyun neyi anlatıyor, nasıl anlatıyor seyirci açısından pek bir önemi olmayacaktır.
Çünkü seyircinin motivasyonu doğrudan belli bir noktaya odaklandığı için oyunun sonunda; bu oyun ne anlattı size diye sorsalar; soranlar bir tane oyunla ilgili doğru cevap alamayacaklardır.
Oyunun yazarı Shakespeare olsa kaç yazar…
Ama oyunun sonunda seyircilerin tamamının gözlerinin sanki sekiz saat araba kullanmış gibi yorgun olacağına da şimdiden bahse girerim.
Eee malum gözler pür dikkat olacaktır.
Odak noktasında…
Oyunun başrolünü kimin oynadığını; isterseniz davul çalarak âleme duyurun bu saatten sonra hepsi hikâyedir.
Çünkü oyunun başrolünü kimin oynayacağını; “yeni oyunumda iç çamaşırı yok. Karakter ön plana çıkacak” diyen zaten söylemiştir.
Başrolde çamaşır olmadığı kesin.
Oyunda bile yok çünkü…
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
https://www.facebook.com/msincedemir
Artık siz işi gücü bırakıp, karakteri düşünün.
Hayır, karakterde çok zorlandıysanız; o zaman oyunda başrolü oynayanı tahmin etmeye çalışın.
Tam aşağısı sakal, yukarısı bıyık oldu değil mi?
Bence de…
Ama her iki ihtimalde de bu oyun tutar. Tutar da artık nasıl tutar orasını bilemedim.
Zaten iç çamaşırın olmadığı bir oyun neyi anlatıyor, nasıl anlatıyor seyirci açısından pek bir önemi olmayacaktır.
Çünkü seyircinin motivasyonu doğrudan belli bir noktaya odaklandığı için oyunun sonunda; bu oyun ne anlattı size diye sorsalar; soranlar bir tane oyunla ilgili doğru cevap alamayacaklardır.
Oyunun yazarı Shakespeare olsa kaç yazar…
Ama oyunun sonunda seyircilerin tamamının gözlerinin sanki sekiz saat araba kullanmış gibi yorgun olacağına da şimdiden bahse girerim.
Eee malum gözler pür dikkat olacaktır.
Odak noktasında…
Oyunun başrolünü kimin oynadığını; isterseniz davul çalarak âleme duyurun bu saatten sonra hepsi hikâyedir.
Çünkü oyunun başrolünü kimin oynayacağını; “yeni oyunumda iç çamaşırı yok. Karakter ön plana çıkacak” diyen zaten söylemiştir.
Başrolde çamaşır olmadığı kesin.
Oyunda bile yok çünkü…
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
https://www.facebook.com/msincedemir
29 Ocak 2013 Salı
Kadını Saklamak
Kadına şiddetle mücadelede; bundan böyle şiddet gören kadınların isimleri gizlenecekmiş. Mücadeleye bakın siz!
Aslında doğrudan kadınları saklasalar bence daha iyi olur.
Kadınlarında yaptığı kabul edilebilir değil çünkü…
Hem dayak ye, hem de ortada gez; devlette seni gizlesin hiç olacak şey mi?
Anlayacağınız devletimiz; bundan böyle “kadın dediğin; yediği dayağı, gördüğü şiddeti gizler” demeye getiriyor sanki.
Yani lafın özü; sen yediğin dayağı, gördüğün şiddeti gizlemeyi beceremedin bari biz; seni milletin önünden çekip alalım ve saklayalım.
Saklayalım ki kimse ne seni, ne de dayak yediğini bilmesin oluyor.
Ve bu saklama işi; ne yazık ki ‘Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ başlığı altında olunca; herkes bundan az biraz memnun gibi.
Hâlbuki bu işte bir terslik var.
Kadına şiddetle mücadele adı altında yasalaşan bu saklama işi ile bence devlet olarak kadına ayıp ediyor.
Ve ne yazık ki bu ayıp, özellikle kadınlar tarafından savunulan bir taslak haline dönüşmüş durumda.
Kendilerini korumak için saklanmanın doğru olduğunu sanan kadınlar tarafından belki de…
Oysa kadına şiddetle mücadelede doğru bir adım atılmak isteniyorsa; tam tersini yapmak gerekir.
Yani kadını da, yaşadığı şiddeti de herkesin gözüne gözüne sokacaksın. Ama kadını ve yaşadıklarını deşifre ederek değil, erkeği deşifre ederek.
Hatta rezil, rüsva ederek…
İnsan içine çıkamaz hale getirircesine hem de…
Madem bu iş kanunla halledilmeye kalkılıyor; o zaman kanunun bu zihniyetle hazırlanması gerek.
Kadına şiddet gösteren her kimse onun deşifre edilmesi, edilerek devlet nezdinde mağdur olmasının sağlanması gerek.
Yapabiliyorsan, yaptırabiliyorsan maaş cezası ile birlikte kamu haklarını kullanmasına engel ol mesela…
Çünkü bana göre erkeğini adam edemeyen bir millet; kadınını asla doğru dürüst koruyamaz.
Kadınını koruyamayan için ise her şey zaten lafı güzaf…
Sadece sıcak bir sevgi ile erkeğinin yoluna baş koyabilecek kadını korumak; ancak sevgisizliği yok etmekle mümkündür.
Gerisi herkesin kendi kendini kandırmasıdır.
Teferruattır yani…
Kadını saklarken aslında şiddet yanlısı erkeği sakladıklarının farkında olmayanlara duyurulur.
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
https://www.facebook.com/msincedemir
6 Aralık 2012 Perşembe
YATAKLARINDA SAKLANAN BABALAR
Utanma duygusu anlatılacak, anlatılarak hissettirilebilecek bir duygu değildir.
Öyle bir anda, öyle beklemediğiniz bir anda karşınıza gelir ki; o andan itibaren çaresiz teslimiyeti yaşarsınız.
Yüreğiniz daralır, boğazınız size yabancılaşır ve etrafınızdaki herkes size bakıyor gibidir.
Bakmasalar bile bakıyorlar gibidir.
Ve size her şey çok ağır gelir.
Evden işe diye çıkıp, akşama kadar dolaşan ve eve gelir gelmez “yorgunum” diyerek tek kelime konuşmayan babalara olduğu gibi…
Bir dakika evde dolaşsa; çocuğu belki bir şey ister diye uykusu olmasa bile yatan babalar gibi…
Kimse bilmez ama yatağa saklanan babalardır onlar.
Onlar aynı zamanda da karısından utanan; hayat arkadaşına, yol arkadaşına yabancılaşan erkeklerdir.
Fakirlik böyle bir şeydir.
“Yokluk terbiye eder” derler ya; inanın yalandır o.
Koca bir yalan.
Yokluk çekenler; mahkûm oldukları yoklukta eriyen, eridikçe yavaş yavaş yok olan insanlardır.
Çünkü yoklukla kişilikleri bastırılır.
Ve içi de, dışı da kayıp insanlar olurlar.
Fakirlik böyle bir şeydir.
Sadece gönül zenginliği yaratır yokluk.
Vereceklerinin kıymeti; veremediklerinden fazladır çünkü.
Susar o yüzden fakirler.
İçlerindeki zenginlikte kaybolurcasına…
Utandıklarını yerin dibine gömerler; kendilerini saklayamadıklarından
Umut dünyasının sonsuzluğunda kader diye sessizliklerinde avunurlar.
Başka yapacak bir şeyleri olmadığından.
Fakirlik böyle bir şeydir.
Utanırlar.
Utandıklarını yerin dibine gömerler; kendilerini saklayamadıklarından
Utanma duygusu; anlatılacak bir duygu değildir.
Öyle bir zamanda gelir ki…
Çaresiz teslim olursun.
Yataklarında saklanan babalar gibi…
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
https://www.facebook.com/msincedemir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)